1 Aralık 2015 Salı

Berzah Âleminde Allame Meclisi’nin Kurtuluşu.

Büyük Alim Seyyid Nimetullah Cezairî (r.a), hicri 1111 yılında vefat eden Allame Muhammed Bâkır Meclisî (r.a) zamanındaki mümtaz âlimlerden biriydi. O İsfahan’a gelip Allame Meclisî’nin huzurunda bir çok ilim dalında tahsil görmüştür.
Cezairî, Allame Meclisi’nin ev halkından biri sayılacak kadar ona yakınlaşmıştı. Allame Meclisi’nin birçok talebesi ve hizmetçisi olduğundan, halk ve devlet tarafından da saygı görüyordu. Hayatı ve yaşam tarzı ise biraz teşkilâtlı bir görünüm arz ediyordu. Hatta bazılarına göre bu durum, İslâmî zühd ve dindarlığa zıt idi.
Merhum Seyyid Nimetullah Cezâirî der ki: “Bir gün mütevazı bir tavırla Allame Meclisi’ye (r.a) şöyle bir hatırlatmada bulundum: “Ben sizin, dünyanın görünüşüne meyilli olduğunuzdan bahsetmek için çok küçüğüm. Fakat sizinle şöyle bir anlaşma yapalım: Hangimiz daha önce dünyadan göçerse, diğerinin rüyasına girsin ve sizin mi yoksa benim mi haklı olduğunu açıklasın.” Allame Meclisi bu öneriyi kabul etti. Bir müddet sonra Allame Meclisi dünyadan göçtü. Bütün halk onun cenaze ve yasıyla meşgul oldu. Ben bir hafta sonra kabrinin kenarına gidip Kur'ân ve dua okuduktan sonra, oracıkta uykuya daldım. Rüya âleminde gördüm ki; Allame Meclisi, üzerinde güzel elbiseler olduğu halde, heybetli bir çehreyle kabirden çıkıyor. Bu esnada Allame Meclisi’nin dünyadan göçtüğü aklıma geldi. Ellerinden tutarak dedim ki: “Efendim! Ahdettiğimiz üzere şimdi bana haber ver: Ben mi, yoksa siz mi haklısınız? Başınızdan neler geçti?”
Şöyle buyurdu: “Hastalandığım vakit, hastalığım yavaş yavaş bedenimin her yerine yayılıp şiddetleniyordu. Beni bu hastalıktan kurtarması için Allah’a razu niyaz etmeye başladım. Birden yüce bir şahıs yanıma geldi, ayaklarımın dibine oturdu ve durumumu sordu. Ona derdimin şiddetinden şikâyet ettim. Ellerini ayak parmaklarımın üzerine koydu ve: “Ağrıların durdu mu?” dedi. Dedim ki: “Elini koyduğun yerin ağrısı bertaraf oldu.” Şahıs, ellerini bedenimin her yerine sürdü ve ağrısı yok oldu. Nihayet elini göğsümün üzerine koyduğunda, ağrılarımın hepsi gitti.
Gördüm ki cesedim evin bir köşesinde, kendim de diğer bir köşesindeyim. Perişan bir halde cesedime bakıyorum. Yakınlarım, komşular ve halk ağlıyorlar. Ben de onlara: “Çığlık atmayın, ben dert ve hastalıklardan kurtuldum, neden ağlıyorsunuz?” diye sordum.
Ama onlar o şekilde ağlamaya devam ettiler, nasihatime kulak asmadılar. Daha sonra topluluk gelip cesedimi kaldırdı, yıkadı, kefenledi, namazımı kıldı ve kabrin kenarına koydu. Baktım bir kabir kazmışlar ve cesedimi içine koyacaklar; kendi kendime şöyle dedim: “Şimdi cesedimden ayrılıyorum ve onunla kabre girmeyeceğim.” Fakat cesedimi kabre koydukları vakit, cesedime karşı hissettiğim ilgi ve yakınlık sebebiyle kabre girdim. Halk da kabrin üstünü kapattı.
O esnada Hakk’ın münadisi seslenerek: “Ey Kulum Muhammed Bâkır, bugün için ne getirdin?” Ben iyi amellerimi saydım, kabul olunmadı (yani fevkalade ve kâmil manada amel olarak kabul olunmadı).
O sesi münadiden tekrar duyduğumda, ıstırap çekip daraldım. Bu vaziyette iken, aklıma birden şu olay geldi: Bir gün binekle İsfahan şehrinin büyük çarşısında gezerken, bir grubun bir müminin etrafında toplandıklarını ve ondan talepleri olduğunu, ısrarla istediklerini gördüm. Ona vurup küfrediyorlardı. Zavallı şöyle diyordu: “Şu an elimde bir şey yok. Bana biraz mühlet verin.” Hiç dinlemeden ona eziyet ediyorlardı. Ben de öne atılıp: “Bırakın onu, borçlarını ben ödeyeceğim” dedim, bıraktılar. Borcunu ödedim ve onu evime getirip ikramda bulundum.
Bu olay aklıma geldi ve: “Ey Allah’ım, böyle bir amelim var.” dedim (ve kabul ettiler). Emredildi, kabrimden cennete bir kapı açıldı ve sayısız ilahi nimetlere gark oldum. Şimdi de müminlerin dualarından ve ziyaretlerinden faydalanmaktayım. Ben onları görüyorum, ama onlar beni görmüyorlar.”
Bu durumda ey Seyyid (Nimetullah Cezâirî), eğer dünya hayatında mali durumum iyi olmasaydı, bir mümini onların elinden nasıl kurtarabilirdim. Sonucunu da burada bu şekilde alıyorum.”
Seyyid Nimetullah der ki: “Uykudan uyandıktan sonra anladım ki Allame Meclisi’nin bu dünyada yığdığı şeyler, halkın ve İslam’ın maslahatı içindir ve onun kurtuluşuna vesile olmuştur.”[1]
 https://www.youtube.com/c/Sedatakinci19
[1]- Muntehabu’t-Tevârîh, s. 752-753 (Ravzâtu’l-Cennât’tan naklen).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder